Bizden Bir Seyler

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Bizden Bir Seyler

Bizden Bir Seyler


    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999

    KemalistGenc
    KemalistGenc
    Yetkili Admin
    Yetkili Admin


    Mesaj Sayısı : 23
    Kayıt tarihi : 11/08/10
    Yaş : 28
    Nerden : Antalya

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 Empty Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999

    Mesaj tarafından KemalistGenc Ptsi Ağus. 16, 2010 8:02 pm

    1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi ya da 17 Ağustos 1999 depremi, 17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli Gölcük merkezli deprem. Mw ölçeğine göre 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur.

    17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu nedenle Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir.

    17 Ağustos 2009 tarihinde ise depremin 10.yılı olmuştur.


    Büyüklüğü ve konumu
    Deprem, 17 Ağustos 1999'da, saat 3:02 de, 40,70 kuzey enlemi ile 29,91 doğu boylamının tarif ettiği bölgede, İzmit'in 11 km güneydoğusunda meydana gelmiştir.
    Depremin büyüklüğü çeşitli kuruluşlar tarafından değişik değerlerde bildirilmis ise de moment magnitüdü büyüklüğü Mw = 7,4 ve yüzey dalgası büyüklüğü Ms = 7,8 değerleri civarında değişmektedir.

    Cisim Dalgası Magnitüdü = 6,3 (USS)
    Yüzey Dalgası Magnitüdü = 7,8 (USGS)
    Moment Magnitüdü = 7,4 (Kandilli,USGS,Afet İşleri Genel Md. Deprem Araştırma Dairesi AIGM-DAD )
    Kayıt Süresi Magnitüdü = 6,7 (Kandilli)[5]
    Depremin odak derinliğinin 10-15 km olduğu ve sağ atımlı 120 km civarında bir fay hareketi ortaya çıktığı yapılan incelemelerle belirlenmiştir. Ana deprem dalgasının ardından büyüklüğü 4,0- 5,0 değerlerinde olan çok sayıda artçı depremler meydana gelmiştir.

    Deprem merkez üssüne en yakın ivme kaydı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi [6]tarafından tüm Türkiye çapında kurulmuş ve işletilmekte olan Kuvvetli Yer Hareketi Kayıt Şebekesi'nin bir istasyonu olan İzmit Metoroloji İstasyonu'ndan alınmıştır. Buna göre, maksimum ivme, kuzeygüney doğrultusunda 163 mG, doğu-batı doğrultusunda 220 mG ve düşey doğrultuda 123 mG dir. Her üç birleşen de birbirleri ile kıyaslanabilir büyüklüktedir.

    Tarihçe
    Yakın tarihte bu bölgede Adapazarı merkez üssü olmak üzere 1943, 1957, 1967 yıllarında şiddetli depremler olmuştur. Geçmişteki tarihlere baktığımızda ortalama 30 senede bir bu bölgede büyük depremler olmaktadır. 1999 depreminden sonrada belirli periyotlarda ve çeşitli büyüklüklerde depremlerin beklenmesi bu fay hattının karakteristik özelliğinden kaynaklanmaktadır.

    Depremin bu kadar çok can kaybına yol açmasının sebebi olarak kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler gösterilmektedir. Depremden sonra tüm Türkiye'de geçerli olmak üzere deprem yönetmeliği çıkarılmış, zorunlu deprem sigortası gibi birtakım düzenlemeler getirilmiş olsa da, inşa edilen yeni binaların halen depreme karşı dayanıklı olarak inşa edildiklerini söylemek zordur. Bu konuda vatandaşı bilinçlendirmek, denetimleri sıkılaştırmak ve yaptırımları uygulamak için devlete büyük bir görev düşmektedir.

    Yargı ve cezalar [değiştir]
    Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı. Bu davalardan 1800'ü kamuoyunda Rahşan Affı olarak bilinen Şartlı Salıverme Yasası ve başka hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlanmıştır. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verilse de çoğu ertelenmiştir. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 Cuma günü 7.5 yıllık zaman aşımı sürelerini doldurarak zaman aşımına uğradılar ve düştüler.

    Örnek davalar ve sonuçları
    Düzce Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
    Düzce Ömür Hastanesi: 11 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
    Yalova Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü, 2 sanığa verilen hapis cezaları ertelendi.
    Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişi öldü, müteahhit hakkında verilen ceza ertelendi.
    Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü, 5 sanığa verilen çeşitli cezalar ertelendi.
    Can Göçer ve Zafer Çoşkun: Veli Göçer'in oğluyla ortağı yakalanamadığı için haklarındaki dava zaman aşımına girdi.
    Sakarya: 695 davadan sadece 5 kişiye ceza çıktı.
    Kocaeli: 600 dava açıldı, 12 kişi 10'ar ay hapis cezası aldı. 6'sının cezası infaz edildi, 6'sı için süre istendi.
    Yalova: 173 dava açıldı, hemen hemen tamamı sonuçlandı. Ceza aldığı bilinen tek isim Veli Göçer 18 yıl 9 ay hapse mahkum edildi.
    Düzce: Yaklaşık 220 dava açıldığı sanılıyor. Yargılamaların sonucunda hiçkimse cezaevine girmedi.


    Resmi rakamlara göre Gölcük depremi

    İllere göre ölü sayısı:

    Bolu :270
    Bursa :268 .
    Eskişehir :86
    İstanbul :981
    Kocaeli :9.477
    Sakarya :3.891
    Yalova :2.504
    Zonguldak :3
    olmak üzere toplam 17.480 kişi ölmüştür.

    Yaralı sayısı: 23 bin 781
    Sakat kalan: 505
    Yıkılan ve ağır hasarlı bina: 16 bin 649
    Orta hasarlı konut: 90 bin 536
    Orta hasarlı işyeri: 14 bin 133
    Az hasarlı konut: 102 bin 822
    Az hasarlı işyeri: 13 bin 344
    Prefabrik talep sayısı: 43 bin 264
    Dağıtılan prefabrik sayısı: 40 bin 786

    Prefabrikte yaşayan nüfus: 147 bin 120

    Kocaeli’nde 55 bin 399,
    Sakarya’da 38 bin 131,
    Bolu’da 14 bin 296,
    Düzce’de 22 bin 822,
    Yalova’da 15 bin 946



    Deprem sonrası müdahale ve acil yardım
    Dış yardımlar

    Ana madde: 17 Ağustos 1999 Depreminde Dış Yardımlar
    17 Ağustos depremi tüm dünyada büyük yankı uyandırmış, bir çok ülkeden ve uluslararası kuruluşlardan gerek acil yardım ekibi, gerekse araç, gereç ile tıbbi ve insani yardım malzemeleri gönderilmiştir.
    ABD ve İsrail yardım ekipleri deprem bölgesine birinci gün ulaşmıştır .

    Yardım ekipleri ulaşan ülke ve ekipler

    Ana madde: 17 Ağustos 1999 Depreminde Dış Yardımlar
    Toplamda 51 ülke yardım etmiştir. Japonya, Belçika, İsrail, Azerbaycan, Bangladeş, KKTC, Kıbrıs, Birleşik Arap Emirlikleri Suudi Arabistan Fas Cezayir Almanya İtalya Ürdün Fransa Rusya İngiltere Mısır İsrail Yunanistan Gürcistan İsveç Macaristan Malezya Finlandiya...




    KemalistGenc
    KemalistGenc
    Yetkili Admin
    Yetkili Admin


    Mesaj Sayısı : 23
    Kayıt tarihi : 11/08/10
    Yaş : 28
    Nerden : Antalya

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 Empty Geri: Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999

    Mesaj tarafından KemalistGenc Salı Ağus. 17, 2010 2:45 pm

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 File_
    KemalistGenc
    KemalistGenc
    Yetkili Admin
    Yetkili Admin


    Mesaj Sayısı : 23
    Kayıt tarihi : 11/08/10
    Yaş : 28
    Nerden : Antalya

    Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999 Empty Geri: Sesimizi Duyan Var mı / 17 Ağustos 1999

    Mesaj tarafından KemalistGenc Salı Ağus. 17, 2010 4:18 pm

    17 Ağustos Depremi Gerçeği(okuyun mutlaka)!!!

    17 Ağustos 1999, Gölcük Saatler gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden dışarıya atarken sanki bir kıyameti yaşıyor gibiydiler. Ali Kırca' nın yönettiği Siyaset Meydanı'nda enkazdan kurtarılan bir bayan şunları söylüyordu

    sonuna kadar okuyun lütfen ÇOK ÖNEMLİ DETAYLAR VAR!!!

    Marmara Depremi

    'O gece ne olduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki bu,depremden farklı bir şeydi. Bir iddiaya göre depremden hemen önce Gölcük' ten Avcılar' a kadar geniş bir alanda görülen "ateş topu" ile ilgili bilimsel bir açıklama yapılamıyordu. Birtakım teoriler ortaya atılmaya başlandı.Kimine göre Ruslar bomba patlatmıştı. Kimine göre de Yugoslavya''ya atılan bombaların yer kabuğunun dengesini bozması sebebiyle depremin gerçekleştiğini söylüyordu. Hatta bazılarına göre işi PKK bile yapmış olabilirdi.

    Nitekim CNN televiyonu Başbakan Bülent Ecevit ile yaptığı bir röportaj sırasında depremin arkasında PKK mıvar" sorusuna "Sanmıyorum" cevabını vermişti. Oysa bu sorunun doğal yanıtı "siz ne saçmalıyorsunuz,depremle PKK nın ne alakası var." Olmalıydı. Bu soruya verilen cevap, akıllara, PKK nın deprem oluşturabilme ihtimalinin olduğunu düşündürdüğü gibi, yapay depremlerin olabileceği sonucuna da götürmektedir.

    Bu teoriler arasında akla en yatkın olanı Future Times da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan hikayeydi. Bu senaryoya göre, San Andreas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen ABD,yer kabuğundaki değişimleri zleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüştürmenin yolunu bulmuştu. Yıllar önce Sırp asıllı Amerikalı bilimadamı mucit Nicola Tesla tarafından geliştirilen bu düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli" tekniğini, hem Ruslar hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle, çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi. Ancak Pentagon yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı "deprem indirgeme" sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmayı ve fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu. Bu nedenle proje önce Avustralya' nın çıplak ve seyrek nüfuslu kırsal bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine geldi sıra. Değişik zamanlarda Kafkaslar' da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika' daki Ant dağlarında tektonik uyarılar verilmek suretiyle endüktif deprem yaratma konusunda büyük adımlar atıldı.

    Bu araştırmalar Amerika' da HAARP ve diğer askeri tesislerin kumanda merkezlerinde yürütülüyordu. Bu arada, Türkiye, Japonya ve benzeri deprem bölgelerinde de sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına gönderilmeye başlandı. Ve gün geldi bu sistem Türkiye'de denenmek istendi.

    Bölge zaten yılardır bu amaçla sismik espiyonaj altındaydı. Nitekim gelişmeleri dikkatle takip edenler, depremden hemen sonra, Türk Telekom' un Türkiye' nin sismik bilgilerini Pentagona ileten NATO Üssü' nün iletişimini nasıl kestiğini ufak puntalarla gazetelere düşen haberlerden hatırlayacaklardır. ABD' nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde
    edeceği tecrübe ve bulguları, San Andreas fay hattına uygulamaktı. Bu iş yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi İsrailli 2 uzmanlara verilmişti. Gerekli makine ve donanım gizlice denizaltılarla Gölcük üssüne getirilerek oradaki, yeraltı, denizaltı korunaklarına kuruldu. Türk makamları durumdan detay bazda haberdar değildi. Deney başarılı olacağından sonunde kimse normal dışı bir şeyin olduğunu fark etmeyecekti.

    Bu amaçla Gece Şahini tatbikatı" nın Gece 03:00 da başlaması planlandı. Gece saat tam 03:00 da düğmeye basılacak ve Gece Şahini devreye alınacaktı. 1-2 dakika içinde de oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara'nın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluşan basıncı dışarı atacaklardı. Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı. Ama o gece bir şeyler yanliş gitti Doga kendini yönetmek isteyenlerden bir kez daha intikam almişti. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10.000 kat üstünde bir güçle gelmişti. Zayiflayan ve titreyen elektrikler geri geldiginde, gece saat 03:05' i gösteriyordu.

    Daha bir kaç dakika öncesine kadar korunağın içinde şampanya patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan buz gibi donmuş, hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. On binlerce insan, çoluk cocuk, o enkazın altında can çekişiyor veya cansız yatıyordu. Bu tarihin en büyük felaketiydi; hem de insan eliyle yaratılan...

    İşte o andan sonra çantalardan çıkan Q planı" çalışmaya başladı. İlk önce bölgedeki tüm haberleşme ve elektrik enerjisi felç edildi. Kimsenin birbiriyle haberleşmesi istenmiyordu. Cumhurbaşkanı dahi sabahleyin "benim de telefonum kesikti" şeklinde garip bir açıklama yaptı.Cumhurbaşkanı ve başbakan şaşkındı. Saatlerce "üzgünüz" bile diyemediler.

    4 dakika içinde İsrail Başkanı Barak ve birleşik Devletler Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail' de Ben Gurion' un Lod askeri havaalanından 4 adet savaş uçağı savaş uçağı eşliğinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da İsrail Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha komutanlığı' na bağlı tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6' ncı filosuna bağlı gemiler de rotalarını İstanbul' a çevirmek için Pentagon'dan emir aldılar. Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu.Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye' ye karşı olan hasmane tutumuna son vermesi sağlanıyordu. Tüm Batı başkentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Herşey kontrol ve koordinasyon altındaydı; bir tek Türkiye dışında. İsrailli askerler ve üst düzey subaylar o gece gölcük'te ne arıyorlardı. Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi. Uluslar arası bir kimliği yoktu.

    Bunun nedenini şimdi daha iyi anlıyoruz. Hiç kimse bu güne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. Ya şaşkınlıktan, ya da telaştan, enkaz altında kaç İsrail askerinin öldüğü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. O felakette kaç İsrail askerinin öldüğünü ne Genelkurmay yayınladı ne de İsrail böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya biz yardım için geldikleriydi.

    Hemen bir hastane kurdular. Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeyi çıkartarak götürmekti. Biz de "Bak şu İsrail'e helal olsun, hemen yardımımıza koştu" diyerek sevindik. Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batı'da bu hareketlilik yaşanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes kendi derdine düşmüş olduğundan bu olağanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu işi planlayanlar gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran Tesla makinesinin kalıntılarını toplayıp, yer altı ve yerüstündeki tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla gelen Rus araştırma gemisi dahi sabah saat 06:30' da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. Deniz altında oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel'in bölgeye gitmesine izin veriliyordu.

    Amerika tüm imkanlarını seferber etti. Clinton Amerikan halkından Türkiye'ye yardım etmesini istedi. Kasım' da Türkiye'ye geleceğini ilan edip; Ecevit' in de bu arada Amerika' ya (belki de binlerce şehidin diyetini konuşmaya) kendini ziyarete geleceğini haber verdi.

    İlk anda çok yadırgadığımız Sağlık Bakanı Osman Durmuş' un"yabancılara tek bir hasta bile vermem demesini, ABD Deniz Kuvvetlerine ait yüzer hastanede tek bir hastanın bile tedavi edilmediğini, 750 ton yardım malzemesiyle yüklü bir İsrail gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutulmasını şimdi yadırgayabiliyor musunuz? Enkaz altında binlerce Mehmet, Hatice, Ayşe ve Ali'ye karşı bir vicdan borcumuz var. Onlar geride gözleri yaşlı on binlerce sevenlerini, sıcaklıklarından mahrum bırakırken, sırf Kaliforniya'da Johnny' ler, Susan' lar ve Alice' ler yaşasın diye yaşamdan çalındıklarını dünya bilsin.

      Forum Saati Salı Eyl. 17, 2024 8:54 pm